Avrupa Yakası ESCORT

sex shop , erotik shop

1-6 Haziran’da gerçekleşecek DOCUMENTARIST 6. İstanbul Belgesel Günleri’nin “Türkiye Panorama” bölümünde bu sene 26 film yer alıyor.


(Cnnturk.com) –

DOCUMENTARIST, Türkiye’nin genç kuşak belgeselcileri için platform olma işlevini sürdürüyor.

110′u aşkın filmin başvuru yaptığı festival programının Türkiye Panorama bölümüne, beşi yurtdışından olmak üzere 26 film seçildi.bayan escort

Bunların içinde genç yönetmenlerin elinden çıkma 17 film, aynı zamanda Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne aday olacak.

Söz konusu yapımlardan 5 tanesi, Türkiye dışında yaşayan yönetmenlere ait.

Festivale İsviçre’den katılan Ufuk Emiroğlu’nun ilk filmi “Babam, Devrim ve Ben”in dünya prömiyeri ise DOCUMENTARIST’te gerçekleşecek.

İşte DOCUMENTARİST 2013 Türkiye Panorama seçkisi:

Annemin Pusulası

Yönetmen: Hatice Kamer

Emin, politik nedenlerden istanbul escortdolayı Norveç’e iltica eden müzisyen bir Kürt gencidir ve Türkiye’ye gelmesi yasaktır. Bu yüzden annesi onu görmek için Norveç’e gider. escort

Kültürel ve coğrafi olarak Türkiye’den çok farklı olan bu ülke, birçok yönüyle anneye yabancıdır. Ama onu en fazla şaşırtan ve meşgul eden şey, kıblenin yönünü bir türlü tutturamayan pusulasıdır.

DOCUMENTARIST 2013 GÖSTERİM PROGRAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

Asê

Yönetmen:escort bayan izmir Ercan Orhan

83 yaşındaki Asê, köyü devlet tarafından boşaltığından beri Diyarbakır’da oğlunun yanında yaşamaktadır.

Baharın gelmesiyle birlikte kış aylarına kadar kalacağı köyüne gider. Burada anıları ile başbaşadır.

Asê’nin bir oğlu da ölmüş bir PKK gerillasıdır ve mezarı her yıl ziyaret ettiği Nusaybin’in bir köyündedir.

Asê’nin yaşadığı acı ve sıkıntılar, birkaç ay kalacağı köy ve doğa ile kurduğu ilişkiye yansır. istanbul escort

Babam, Devrim ve Ben

Yönetmen: Ufuk Emiroğlu

Yönetmenin öznel bakışıyla anlatılan bir baba-kız ilişkisi. Belgesel üslubunda bir trajikomedi.

Kızı, babasının devrimci hayallerinin nasıl sürgüne, yalana ve suça dönüştüğünü anlamaya çalışıyor.

Belgesel,escort bayan kurmaca ve animasyon arasında gidip gelen filmde yönetmen bizi dünyada bir yolculuğa çıkarıyor.

Eski bir komünistin kızı ütopyanın kapılarını çalıyor ve kendi mirasıyla baş etmeye çalışıyor.

Bay Siebzehnrübl

Yönetmen: Tuna Kaptan

“Sinema benim yaşama sevincim!” Bay Siebzehnrübl’ün sineması, yaşadığı kasabadaki sinemaların sadece en küçüğü değil, aynı zamanda en ilgincidir de.

Zaman, buradaki gösterim salonunda durmuş gibidir. Kesin olan şu ki 81 yaşındaki bu sıradışı adam olmasaydı, bu sinema da olmazdı.escort izmir

Ödüller:
* En İyi Belgesel Film, Skena Up International Student Film and Theatre Festival, Pristina 2012
* En İyi Belgesel Film, Akbank 9. Kısa Film Festivali, 2013

Benim Çocuğum

Yönetmen: Can Candan

Benim Çocuğum bizi Türkiye’de beş farklı eve götürüyor. Anne-babaların gözünden, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans çocuklarının hikâyelerini dinliyoruz.

Hikâyeler inkar, travma, çaresizlik, korku, utanma, kabullenme ve yeniden doğma gibi temalarda ortaklaşıyor.

Bir anne çocuğuna zarar gelecek mi diye endişelenirken, bir diğeri trans kızına aldığı ilk sütyeni hatırlıyor. Bir büyükannenin “Bu iş Allah’tan mı?” diye soruşu var, Allah’tan olanı kabul etmeye hazır.

Homofobik ve transfobik bir toplumda çocuklarını olduğu gibi kabul edebilmekle kalmayan bu ebeveynler, deneyimlerini paylaşırken, aktivist olmanın ne anlama geldiğini yeniden tanımlıyorlar.

Gücünü anne babaların sevgisinden alan belgesel, homofobinin ve transfobinin karşısına çıkabilecek en güçlü, en sağlam direnişin sade ve içten bir anlatımı.

Bûka Baranê

Yönetmen: Dilek Gökçin

Bûka Baranê, Kürtçe’de Yağmurun Gelini anlamına geliyor. Gökkuşağının Kürtçe’deki karşılığı bu.

Belgesel, 1989 yılında Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Befircan ya da Türkçe adıyla Karlı köyünde ilkokul öğrencilerinin okul bahçesinde çektirdikleri bir fotoğraf ile başlıyor. Fotoğrafın bir köşesinde bu yörede her yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını görmek mümkün.

23 yıl sonra bu fotoğraftakilerden biri (İrfan) yine aynı fotoğraftaki bir başkasının (Aysun) düğünü için köye dönüyor. O karedeki sınıf arkadaşlarının çoğunun da bu düğünde olacağını biliyor.

İrfan köyüne doğru yolculuğa çıkarken, biz de fotoğraftaki 10 kişi ile 1989′dan bu yana escort ankara bir yolculuğa çıkıyoruz.

Demir Uçurtma               

Yönetmen: Sedat Aygün

Bu belgesel film yüksek gerilim hatlarını inşa edenleri anlatmaktadır.

Dünyanın en zorlu meslekleri arasında yer alan bu işte genellikle Karadenizliler çalışır.

Bu insanlar yaptıkları zorlu işe karşılık sadece emeklerinin karşılığını istemektedir.

Dom

Yönetmen: Halil Aygün

Film, Nusaybin’de yaşayan Dom’ların trajikomik hikayelerinden kesitler sunuyor.

Öteki olma ve aitlik duygusu arasındaki gelgitler üzerinde duruluyor.

Ödüller:
* En İyi Belgesel Film, 2. Filamed Belgesel Film Festivali
* İkincilik Ödülü, Beğeni Ödülü, 5. Erciyes Film Festivali
* TRT Belgesel Ödülleri – En İyi Belgesel

Dünyayı Kurtarmaya Çalışanlar

Yönetmen: Akile Nazlı Kaya

Tohum, beslenme escort istanbul zincirinin ilk halkası, biyolojik ve kültürel çeşitliliğin somutlaşmış hali ve yaşamın sembolüdür.

Binlerce yıldır tohumu, tarımı ve yaşamı sürekli kılan doğal sistemler bugün artık bozulmakta. Küresel ekonominin dayatmalarıyla hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen besin zincirleri şirket çıkarlarına kurban edilmekte ve yaşamın kadim dengesi hızla bozulmaktadır.

Belgesel bu sürece seyirci kalmak istemeyen ve doğadan aldıkları güçle çözüm üretmeye çalışan üç kişiyi konu ediyor.

Fecîra

Yönetmen: Piran Baydemir

Fecîra, Kürtçe’nin Kırmançki lehçesinde “günün ilk ışığı” anlamına gelir ve kadın ismi olarak kullanılır.

Kadının da güneşle benzer şekilde hayatı yaratma gücüne sahip olmasından yola çıkarak belgesele bu isim konulmuştur.

Fecîra, kendi doğallığında gelişen sohbetler, günlük bayan escortyaşamdan kareler ve soru sorulmaksızın paylaşılan anlatılarla beslenerek röportaj üzerine kurulu belgesel algısının dışında bir yapı izliyor.

Belgeselde, artık kimsenin görmezden gelemeyeceği Dersim 1938′de yaşanan acıların sadece geçmiş hatıralardan ibaret olmadığı, baskılar, barajlar, birbirinden uzakta yaşamak zorunda kalan aile bireyleri ve yalnızlık ile günümüzde de bu acıların baki olduğu gerçeğinin gösterilmesi amaçlanıyor.

Fecîra, doğanın devinimleri ve mevsimlerin kadınların hayatları içindeki şekillenişini anlatmak üzere yola çıkıyor.

Garod

Yönetmen: Onur Günay, Burcu Yıldız

Müzikal yolculuklarının, Diyasporada kurulan yaşamın ve yeniden yaratılan bir müzikal geleneğin hikâyesi.

Belgesel Onnik ve Ara Dinkjian’ın, kimliklerinin kurucu bir parçası olan Diyarbakır’da karşılaşmalarıyla başlıyor. Belgesel, bu iki müzisyenin geçmişleri ve müzikal serüvenleriyle Diyarbakır arasında bir köprü kuruyor.

Garod, Onnik ve Ara’nın hikâyesini, bir yandan Diyarbakır, Anadolu ve Ermeni kilise müziğiyle olan bağları; diğer yandan da Night Ark, Sid Clark, Arto Tunçboyacıyan, Eleftheria Arvanitaki, Sezen Aksu, Kardeş Türküler, Ahmet Kaya gibi grup ve müzisyenlerle olan buluşmaları ekseninde anlatıyor.

Belgesel farklı coğrafyalardan ve ülkelerden geçerek bir müzikal geleneğin izlerini sürüyor. Bu bağlamda Garod yalnızca kaybedilmiş olana duyulan hasreti değil, aynı zamanda müzikal bir geleneğin ve yaşamın yeniden yaratılmasını da ifade ediyor.

Gecekondu Mahallesi

Yönetmen: Emrah Kılıç

Kentsel dönüşüm politikalarının uygulandığı günümüzde gecekondular ve gecekondu mahalleleri, ortadan kaldırılması gereken toplumsal ve kentsel bir modernlik sorunu olarak imlenmektedir.

Gecekondular, insanların kendi yaşam alanlarını inşa edebilme ve bunu biçimlendirebilme özgürlüklerinin de birer dışavurumudur. Düşük gelirli yurttaşların da kent merkezlerinde diğer herkes gibi var olma hakları vardır.

Gecekondu mahallesi, tüm bu sorunsallar bağlamında kentsel dönüşüm projeleri ile yerlerinden edilmek istenen, gökdelenler ve modern siteler arasında bastırılmış ve sıkıştırılmış, ancak bütün bunlara rağmen halen direnmekte olan küçük bir mahalleye odaklanmaktadır.

Film, iki küçük mahalle esnafını merkezine alarak mahallenin bir gününü belgeleyebilmek ve onları biraz olsun görünür kılabilmek amacını taşıyor.

Gurbet Pastası

Yönetmen: Ayşe Funda Aras

Gurbet Pastası göçün, pastacılığın, zenginliğin, fakirliğin, beş neslin hikâyesi…

Günümüzde Türkiye’nin pek çok yerinde en iyi pastane ve fırınlar Hemşinliler tarafından işletiliyor.

Dedeleri 1800′lerde Rusya’ya gidip, fırın ve pastanelerde çalışarak ekmek ve pasta yapımının inceliklerini öğrendi. Bir süre sonra kendi pastanelerini, fırınlarını açtılar ancak 1917 Ekim Devrimi birçok aile için milat oldu ve yoksulluk içinde geri döndüler.

Bu filmde büyük dedeler fotoğraflarıyla yaşıyor. Yaşlanmakta olan çocukları da kendi öykülerini anlatıyor.

İşkenceyi Gördük

Yönetmen: Cenk Örtülü, Zeynel Koç

Yönetmenler Zeynel Koç ve Cenk Örtülü’nün işkence mağdurlarıyla düzenledikleri sinema atölyesinde katılımcılar kendi fotoğraflarını kullanıp anlatım dillerini kurarak kendi filmlerini yapıyor.

İşkenceyi ve işkencecileri anlatırken sistemi sorgulayan mağdurlar, her şeye rağmen yaşama yeniden umutla sarılarak bizi sarsıyor.

“Artık işkence yok, işkenceye sıfır tolerans, her şey şeffaf” denen bir süreçte yaşananları sorguluyor, sorgulatıyorlar.

Kıymet

Yönetmen: Canan Turan

Turan, filmi şu sözlerle özetliyor: “Bu film babaannemin hayat öyküsünü ele almakta. Babaannem, ailedeki Türkiye’den Almanya’ya göç eden ilk kişiydi.

Bir anne, politik aktivist ve işçi olarak birçok fedakarlıkta bulunmuş olan babaannemden çok şey öğrendim.

Dedemden 40 senelik çileli evliliğinden sonra boşandı babaannem. Bir zamanlar Almanya’ya göç etmekle, onu Türkiye’de sosyalist faaliyetlerinden dolayı yaşadığı siyasi zulümden kurtarmıştı fakat bunun kıymeti bilinmemişti dedem tarafından.

Alkol, şiddet ve ihanetinden çekmişti dedemin ama hiçbir zaman pes etmemişti babaannem ve özgürlüğüne kavuştuğu günden bu yana en büyük kahramanım o benim.

Köprü

Yönetmen: Soner Sert

Sabri, geçimini inşaatlarda çalışarak sağlamaktadır. Son olarak İstanbul’a bir köprünün “deprem”e karşı güçlendirme inşaatı için gelir.

Ailesi Van’da yaşamaktadır. Sabri, şantiyede kalır. Karısı ve çocuğuna duyduğu özlemden dolayı onlarla sürekli telefonda konuşur.

İstanbul’da bütün köprülerin depreme karşı güçlendirileceğini öğrenince karısını arayarak onları İstanbul’a aldıracağını söyler. Sonraki gün Van’da deprem olur.

Küpeli

Yönetmen: Çetin Baskın, Metin Akdemir

Diyarbakır’ın Suriçi semtinde surların hemen dibinde çok uzun yıllardır faaliyet gösteren Küpeli havuzu, peştamalle yüzenler, nevi şahsına münhasır atlayışları atlayanlar ve envai çeşit efsanelerle dolu bir serinleme mekânıdır.

Zamanla kendi jargonunu, kurallarını, işleyişini oraya gelenler tarafından oluşturmuş bir toplanma yeridir aynı zamanda.

Küpeli havuzunun kentsel dönüşüm belasına yıkılması planlanmakta.

Meğer

Yönetmen: Uğur Egemen İres

Yusuf İres, Müslüman olarak yaşayan Dersimli bir Ermenidir.

71 yaşında vaftiz olmaya karar verir. Eşi Emine İres (72) bu durumu bir türlü kabullenemez.

Fakat geçmişle hesaplaşmaktan da kendini alıkoyamaz.

Misafir

Yönetmen: Haydar Demirtaş

1920′lı yıllarda üç çocuğu ile birlikte Suriye’ye gitmek zorunda kalan Süryani bir anne, oğlu Bahe’yi Mardin’deki Deyrulzafaran Manastırı’na bırakmak zorunda kalır.

Geçen yıllar boyunca sürekli annesini anan ve 75 yıldır onun gelmesini bekleyen Bahe, sadece özel günlerde manastırdan çıkar.

Mustafa’nın Yaşam Zinciri

Yönetmen: Doğu Akıncı

Yoksul bir ailenin en küçüğüdür Mustafa. Zihinsel özürlü ve şizofreni hastasıdır.

Ömrü boyunca sadece annesi yanında olmuştur. Artık yaşlanmış, yorgun düşmüştür. Yaşamak için her zamankinden daha çok bakıma muhtaçtır.

Tüm kardeşler ilk ve belki de son kez ona destek olurlar. Onu hayatta tutmaya çalışırlar. Ve bize Mustafa’nın hikâyesini, kendi hikâyelerini anlatırlar.

Ot

Yönetmen: Caner Canerik

Eşleri öldükten sonra Dersim’in Kırmızıköprü köyünde yaşamaya devam eden iki yaşlı kumanın en önemli geçim kaynağı besledikleri hayvanlarıdır.

Kışlık yiyecek olarak aldıkları otlarını koyacak yer olmadığı için köy meydanına yığarlar.

Komşu hayvanların gelip gidip otu yemeye başlamasıyla da iki yaşlının ot başındaki nöbeti başlar.

Belgesel, 90′lı yıllardaki köy yakma operasyonlarının bugüne yansıyan zorlu yaşam koşullarını ot mücadelesi üzerinden aktarıyor.

Sadık

Yönetmen: Cantekin Cantez, Burcu Ayşe Esenç

Doğduğu toprakları hiç terk etmeyen, 20 yıldır sadakatin izini süren bir adamın öyküsü Sadık.

Herkesin yıllar önce terk ettiği, şimdi kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde, Sadık hem bekliyor hem de doğayla savaşarak yaşam mücadelesi veriyor.

O bazen sigarasından efkarlı bir duman çekiyor, bazen dağların sert yamaçlarında uzun yürüyüşlere çıkıyor, fidanlara hiç kıyamıyor, ağaçlarla konuşuyor.

Rüzgârın sesini dinleyip, yarın kopacak bir fırtınadan haberdar oluyor ve ambarın kapısını tamir ediyor. Puslu dağlara bakarak anılarını düşünüyor ve tek başına yaşadığı bu 200 yıllık köyün şenlikli günlerini hayal ediyor.

Peki Sadık’ı bu köye bağlayan o güçlü duygu ne? Sadece anılar mı?

Şantiye Beyoğlu

Yönetmen: Meral Candan

Rantın en yüksek olduğu şehir olan İstanbul, kentsel dönüşümün yanı sıra şimdilerde Yayalaştırma Projesi’nin yarattığı yıkım ile karşı karşıya.

Taksim’de her yer paravan, her yer çukur ve buldozer dolu. İnsanlar ve sokak hayvanları, şantiye duvarları ve otomobiller arasında yaşamaya zorlanıyor.

Ayrıca yapılması planlanan Topçu Kışlası nedeni ile Gezi Parkı ortadan kalkacak. Yıkılan her bina, kesilen her ağaç, tahliye edilen her dükkan ile buraya ait anılarımız da yok oluyor.

Taksim koca bir şantiye haline geldi. Ve bizden bu şantiyenin içinde yaşamamız, yapılanlara hayran kalmamız bekleniyor.

Tek Başına Dans

Yönetmen: Biene Pilavci

“Tek Başına Dans”ta, yazar ve yönetmen Biene Pilavci şu soruyu soruyor: “Ben ve dört kardeşim, seneler boyunca süren nefret ve aşırı şiddetin etkisinden sonra diğer insanlarla ilişki kurmayı başarabilecek miyiz? Ebeveynlerimiz ve onların ebeveynlerinin bunu başaramamış olmasına rağmen, biz yapabilir miyiz?”

Biene Pilavci, 12 yaşındayken, şiddet dolu evinden kaçıp bir çocuk yurduna yerleşti. Bugün 33 yaşında ve “geçmişini yanına almadan hiçbir yere gidemeyeceğini” biliyor.

“Tek Başına Dans”, bu anlayışa erişmek için yapılan bir yolculuk. Aile üyelerinin birbirine olan inancı, sonunda yola devam etmelerine ve hiç olamayacakları bir duruma erişmelerine olanak sağlıyor: Tamamen normal bir aile.

Yok Anasının Soyadı

Yönetmen: Hande Çayır

“Yok Anasının Soyadı”, kadınların evlendikten ve boşandıktan sonra değişen soyadları üzerine bir belgesel.

Türkiye’deki kadınlar kimliklerini koruyabilmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyor.

Erkekler bu konuda ne düşünüyor? Kadınlar ne hissediyor? Satır aralarında neler yaşanıyor?

Film bu deneyimleri görünür kılmak umudu ile üretilmiş.

Yolun  Başında

Yönetmen: Somnur Vardar

Türkiye ve Ermenistan’dan bir grup genç, bir uzlaşı projesi için altı ay arayla iki farklı kentte buluşur.

Önce Muş’ta Ermeni yaşamının izlerini ararlar. Ardından Gümrü’de, Muş’tan sürgün edilmiş ve hayatta kalmış Ermenilerin torunlarıyla konuşurlar.

Gruptaki gençler birbiriyle arkadaş olurken tarih, hafıza, soykırım, inkâr ve gerçeklik talebinin yanı sıra dostluk ve güven kavramlarını da sorgularlar.

“Yolun Başında”, gençlerin çatışma ve uzlaşı söylemlerini tutku ve içtenlikle, yer yer alınganlık, güvensizlik ya da katıksız bir gençlik neşesiyle tartışmalarına tanıklık ediyor.

Yazildigi Tarih Haziran 1st, 2013 , Avrupa Yakasi Escort Tags: , , , , , , ,
sex shop , erotik shop

Beşiktaş Başkanlığı için adaylığını açıklayan Serdal Adalı, Beşiktaş’ın geleceğini fukaralık edebiyatıyla gerçekleştiremeyeceklerini söyledi.CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Birinci köprünün adı Boğaziçi Köprüsü’dür. Atatürk’ün adını niye veremiyorsun?” dedi.kirmizi baslikli escort istanbul da


İnce, CHP Yalova il teşkilatında düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi.

“Kral değilim ben hizmetkarım’ demiş. Senin hizmetkar olduğunu biliyoruz ama sen vatandaşın hizmetkarı değilsin” diyen İnce, şöyle devam etti:dil yarasi istanbul escort konustu “Sen egemen güçlerin hizmetkarısın. Sen emperyalistlerin hizmetkarısın. Ne zamandan beri hizmetkarlar vatandaşa gaz sıkıyor, ne zamandan beri hizmetkarlar Taksim’e AVM yapıyor. Ne zamandan beri bu toplumda hizmetkarlar bir buçuk liralık ilacı 12 liraya alması için zorunlu reçete istiyor. Ne zamandan beri hizmetkarlar milletin ne yediğine ne içtiğine karışıyor. Hesabını hep birlikte tabii ki soracağız.uslanmaz istanbul escort bayan asla uslanmaz Taksim’e AVM yapacaklarmış. Dün gece oradaydık. Onlar AVM yapmak için ağaç kesiyorlar. Gelsinler Yalova’ya da onlara bir ders verelim. Bir çınarın dalını kesmemek için evin temelini yürüten Mustafa Kemal Atatürk’ten gelsinler Yalova’ya da onlara güzelce anlatalım.”

“Yine Başbakan bir laf söyledi. ‘İki ayyaşın yaptığı kanuna mı?’ dedi. Bu topraklarda Atatürk’e, İsmet İnönü’ye ‘ayyaş’ diyecek bir babayiğidi analar doğurmamıştır” ifadesini kullanan İnce, şunları kaydetti:

“Eğer sen onu kast ediyorsan sana o lafı yediririz biz. Sana o meclisi dar ederiz. Haddini bileceksin. Ondan sonra da sözcüsü kıvırıyor. ‘Lafın gelişi söylemiş bunu’ diyor. Lafın gelişi değil prompter akışına göre konuşuyorsun sen. Prompterdan öyle aktığı için öyle konuştu.costu geceler bodrum escort da Eğer öyle akmasaydı, o arıza yapsa zaten ne söyleyeceğini bilemezsin sen. Eğer Atatürk’ü kast ediyorsan sana bu memleketi dar ederiz biz. Gücüne güvenme, etrafındaki 3 bin polise güvenme. Gün gelir devran döner, keser döner sap döner, bir gün hesap döner, bir gün seni perişan ederiz. gecelerin karanlik istanbul eskort gunduz olduBu millet bunu anlayacaktır. Kurucusuna, bu topraklarda bağımsızlık mücadelesi veren insanlara bu saygısızlığı yapma cesaretini gösteriyorsan sana bunun hesabı sorulacaktır diyorum.”bilinmezki escort ankara da neler oluyor neler

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçirdiği trafik kazasına da değinen İnce, “Genel başkanımız bir trafik kazası geçirdi. İlginç bir kazaydı. Bir beton arabası çıkıyor, oradan kurtuluyor çarpıyor ve kaza geçiriyor. Canıyla ilgili, sağlığıyla ilgili bir sorun yok ama ana muhalefet partisinin genel başkanı. Bir telefon açıp geçmiş olsun bile demiyor” dedi.tatilciler escort bodrum akin etiler

Köprüye isim tartışması

İstanbul Boğazı’na yapılacak 3′üncü köprüye verilen isme de değinen İnce, sözlerini şöyle sürdürdü: “3′üncü köprünün temelini atıyorlar. Bakın toplumu nasıl ayrıştırıyorlar. Kardeşim bu topraklarda Aleviler var. Bunlar bir inanç grubu ve bu insanlar Yavuz Sultan Selim’i sevmezler. Bununla ilgili bir kuşkuları var, kaygıları var, bilgileri var. Bilgi doğrudur yanlıştır ama böyle bir düşünceleri var. Sen niye toplumu geriyorsun?eceline susamis escort ankara da geliyor

Yani bu toplumun hepsinin kabullenebileceği tarihimizden bir isim yok mu. Neden Yavuz Sultan Selim ismini veriyorsun? Bu isimden alınan, gücenen, bu isimden tarihle ilgili sıkıntıları olan inanç gruplarımız var bizim. Bunlar bizim insanlarımız, bu toprağın insanları. Niye bunları incitiyorsun? Neden bu toprağın insanlarını bölüyorsun, parçalıyorsun?

Başka isim mi bulamadın? Diyor ki Cumhurbaşkanı birinci köprü Atatürk Köprüsü’ymüş. Yalandan kim ölmüş. Birinci köprünün adı Boğaziçi Köprüsü’dür. Atatürk’ün adını niye veremiyorsun? Bizim tarihimizde toplumun bütün kesimlerinin kabul edebileceği bir isim yok mu? Başbakan geçmişte 3’üncü köprü bir cinayettir demişti. Doğru, 3’üncü köprü bir cinayettir diyor, bugün de 3’üncü köprüye ‘Yavuz Sultan Selim’ ismini veriyor. Bu toplumu barıştırmaz. Bu topluma huzur getirmez. Bu toplumu bölmeye yarar, Başbakan da toplumu bölmek için, ayrıştırmak için elinden geleni yapıyor.burda hep bayan escort bulunuyor”

Hükümetin Suriye politikasını da eleştiren İnce, “Başbakan şöyle düşünüyor; Esad’ın bir aylık ömrü var burada. Öyle değil. Rusya’nın desteğini unutuyor. Suriye’nin hava gücünü unutuyor. Rusya’nın Akdeniz’e açılabilen tek kapısı Suriye. Amerika elini eteğini çekti, şimdi diyor ki ‘ben yokum, ne halin varsa gör.’ Türkiye bu Ortadoğu bataklığına sürüklenmemelidir. Biz buna uğraşıyoruz” diye konuştu.



Beşiktaş Kulübü’nün 16 Haziran Pazar günü yapılacak seçimli olağan genel kurul toplantısında başkan adaylığını açıklayan Serdal Adalı, düzenlediği basın toplantısında hedeflerini anlattı.

Çırağan Sarayı’nda, seçilmeleri halinde yönetim kurulunda ikinci başkan olarak görev alacak Murat Aksu ile basın mensuplarının karşısına geçen Adalı, adaylık nedenini anlattığı konuşmasının ardından soruları yanıtladı.

Beşiktaş’ın son yıllarda belki de tarihinin hiç olmadığı kadar zorlu bir süreçten geçtiğini vurgulayan Adalı, “İçinden geçilen zor dönemin farkındayız. Ama gün Beşiktaş’ın güçlü bir duruşa ve başkana ihtiyacı olduğu gündür. Doylayısıyla hedefimiz Beşiktaşımızı yeniden güçlendirmek, sportif başarılara koşan, branş kapatan değil, amatör ve profesyonel her branşta şampiyonluk hedefleyen bir spor kulübü haline getirmektir” dedi.
Bu göreve talip olmanın getirdiği sorumluluğun farkında olduklarını ifade eden Adalı, kulübe hangi katkıları sağlayacakları yönünde uzun uzun düşündüklerini belirterek, şöyle devam etti:

“Yönetimimizi oluşturacağımız isimlerle toplantılar yaptık. Çok kısa zamanda hayata geçireceğimiz, bizi rekabette öne taşıyacak planlar ve çalışmalar yaptık. Beşiktaş, dünya futbolunun en değerli markaları arasında gösteriliyor. Beşiktaş Kulübü bırakın Türkiye’de, dünya futbol kulüpleri arasında zirveye oynamalıdır. Oluşturacağımız yönetim kurulu ve profesyonel kadrolar Beşiktaşımızın her alanda zirveye kanat çırpmasını sağlayacaktır. Ortaya koyacağımız profesyonel yönetim anlayışı gereği, yönetim kurulumuz her alana müdahil olmayacak, daha çok vizyon ve hedef belirleyip bunların takipçisi olacaktır. İnanıyoruz ki bu yaklaşım da kulübün başarısında önemli bir etken olacaktır.”

Geleceğe yönelik misyonlarıyla mevcut yönetimin verdiği taahhüt ve sözleri değerlendireceklerini kaydeden Serdal Adalı, “Beşiktaşlıların içi rahat olsun, mazbatamızı aldığımızda arzu edilen, layık olduğumuz stada kasamızdan bir kuruş dahi çıkmadan en kısa zamanda kavuşacağız. Beşiktaş taraftarının da daha büyük bir coşkuyla takımını destekleyeceği stadyumumuz bizim dönemimizde hizmete girecektir” diye görüşlerini aktardı.

- “Kısa vadeli borçlar uzun vadeye yayılacak”

Temel hedeflerinin anlık değil sürdürülebilir başarıları yakalamak olduğunu kaydeden başkan adayı Adalı, Türkiye ve dünya futbol arenasında Beşiktaş’ın hak ettiği konuma gelebilmesi için güçlü bir finansal yapının gerektiğinin malum olduğunu ifade ederek, “Kulübün borçlarını yeniden yapılandırmak ve faiz yükünden kurtulmak için acil eylem planı çerçevesinde gerekli kaynak çalışmaları yapılmış ve tamamlanmıştır” diye konuştu.
Bu kaynak ile kısa vadeli borçları uzun vadeye yayıp kulübün günlük işleyişini normal hale getireceklerini anlatan Serdal Adalı, “Gerektiği durumda Beşiktaşımızın güçse güç, kaynaksa kaynak, neye ihtiyacı varsa, tüm kefaleti şahsım ve yönetim kurulu üyelerimize ait olmak üzere kulübümüzün hiçbir değeri temlik verilmeden, tamamen UEFA kriterlerine uygun olarak sağlanacaktır. Aynı zamanda Beşiktaş’ın gelecekteki gelirlerini ve mevcut mülklerini de koruma altına almış olacağız” ifadelerini kullandı.

- “Borçla anılan kasa, yüksek gelirleriyle anılır hale gelecek”

Serdal Adalı, son dönemde borçla anılan Beşiktaş Kulübü’nün kasasının, ekibinin yönetime gelmesiyle, yüksek gelirleriyle anılır hale geleceğini savundu.

“Beşiktaş’ın hedefi, sembolümüz olan kartal gibi her zaman yükseklerde olmak” diyen Adalı, “Mevcut yönetimin bir alt lige dahi düşmeyi kabullenmesine karşın, ben ve arkadaşlarım, Beşiktaş armasının bulunduğu her branşta şampiyonluğa oynayacak takımlar kuracağız. Beşiktaşımıza güç katacak sponsorluk görüşmelerimizin de tamamlandığı müjdesini vermek istiyorum” şeklinde konuştu.

- Süleyman Seba Sosyal Tesisleri

Beşiktaş camiasının faydalanmaktan mutlu olacağı modern bir sosyal tesisi hak ettiğine inandığını anlatan başkan adayı Adalı, adını Süleyman Seba koyacakları bir sosyal tesis müjdesini verdi.

Yönetim kurulu üyesi olduğu bir önceki dönemde hazırlığını yaptığı Süleyman Seba Sosyal Tesisleri projesini hızlıca başlatacaklarını bildiren Adalı, “İçerisinde ihtiyaçlara cevap verecek bir konukevi de bulunacak tesis en kısa sürede hizmete sunulacaktır. Altyapı tesislerine ilişkin bir proje üzerinde çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Önümüzdeki günlerde detaylı bilgileri sizlere aktaracağız” diye konuştu.

Son 1,5 yıldır taraftar ve genel kurul üyelerinin gösterdiği fedakarlığı artık yönetim kurulunun gösterme zamanı geldiğini vurgulayan Adalı, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Beşiktaş yönetimi, yapacağı icraatlarla genel kurul üyelerine, taraftara olan borcunu misliyle ödeyecektir. Taraftarlarından genel kurul üyelerine, yönetime talip olan bizlerden sporcusuna kadar camiamızın her ferdinin yürekli olduğunu herkes idrak etmelidir. Beşiktaş’ı yönetmek için yürek kadar, uyumlu bir ekibe, akıl birlikteliğine ve güce ihtiyaç vardır. Bizler bu inanç ile 17 Haziran sabahı görevi devir almak için adaylığımızı bir kez daha açıklıyoruz”

Başkan adayı Serdal Adalı, kürsüde yaptığı konuşmanın ardından Murat Aksu’yu da platforma davet ederek basın mensuplarının sorularını yanıtlamaya başladı.

Serdar Adalı, yargı süreci devam ederken aday olmasıyla ilgili bir soru üzerine, “Evet, konu yargıdadır. Yargı ne karar verirse boynumuz kıldan incedir. Adalete de güveniyorum. Er ya da geç bu konuda aklanacağımdan bir gram şüphem yok. Şüphem olsa bugün burada oturmazdı” dedi.

Bir soruya karşılık, Beşiktaş’ın gayrimenkulleri ve yapısıyla ilgili hiçbir şekilde “İpotek verelim, bunu garanti gösterelim, bir takım şeyleri aşalım” düşüncesinde olmadıklarını belirten Adalı, bunun başka yöntemleri olduğunu anlattı.

Bir gazetecinin, “Mevcut iktidar ‘Ne oldu da bugün aday oldular?’ diyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz” şeklindeki sorusu üzerine Serdal Adalı şöyle yanıt verdi:

“2012 döneminde adaylık konusu gündeme geldiğinde Fikret Bey de dahil camianın ileri gelenleri ziyarette bulundular. O tarihte gerek psikolojik gerek de ailevi nedenlerle çok da hazır değildim. Geçen sene ekip yapamadık. Ancak bir noktada ‘Beşiktaş’ın kayyuma devredilmesi’ konusunu çıkıp söyledikleri gün Beşiktaş’ın hiçbir şekilde kayyuma kalmayacağını, kulübü sahipsiz bırakmayacağımızı söyledim. Adaylık o günden sonra gündeme geldi. Gündeme gelmesinden sonra camiada gitmediğim kimse kalmadı. Beşiktaş’a bir katkım olacaksa, kalıcı çözümler üretebileceksek aday olmak isterim. İşin mali kısmını nasıl çözeriz diye düşünürken, kongre sürecinde ortaya çıkan insanlardan hiç de hoş olmayan teklifler almaya başladım. O günlerde düzgün bir ekip yapamadım.”

- “Beşiktaş’ın düzlüğe çıkmış bir hali yok”

Serdal Adalı, Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman’ın televizyonda camianın gözünün içine bakarak söylediği rakamlarda doğruları ifade etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Beşiktaş’ın düzlüğü çıkmış bir hali yok” ifadelerini kullandı.

Borç rakamlarıyla ilgili bilgi veren Adalı, şöyle devam etti:

“Beşiktaş’ın kısa vadeli borçları 110 milyon lira inmiş. Ancak uzun vadeli borçları 133 milyon liradan 258 milyon liraya çıkmış. Borcun yekününde değişme yok. Başkan futbolla ilgili ’150 milyon lira ödeme yaptım’ derse doğrudur. Ancak, 150 milyon lirayı öderken nereden kaynak sağladınız? Yapılan şey ortada; sermaye artışından gelen 80 milyon lira, kullanılan 35 milyon dolarlık kredi var, ceplerinden de koydukları 20-25 milyon lira var. Onun da çoğunu geri almışlar. Biz 1-0 geriden başlıyoruz. Ne ben ne de Murat Aksu, Sayın Başkan kadar iyi bir hatip değiliz. İnsanların gözüne bakarak kandırma kabiliyetimiz yok. Maalesef Sayın Başkan’da var. Sayın Başkan’dan borcun nasıl azaldığını insanların anlayacağı şekilde izah etmesini rica ediyorum.”

- “Beşiktaş’ın geleceğini fukaralık edebiyatıyla gerçekleştiremeyiz”

Serdal Adalı, “Feda” ile ilgili bir soru üzerine, “Artık bu feda muhabbeti beni ve camiayı üzmeye başladı. Beşiktaş’ın geleceğini fukaralık edebiyatıyla gerçekleştiremeyiz. Hedefimiz Türkiye ve Avrupa’da her zaman birinciliğe oynayan, gerek bütçesiyle gerek profesyonel yapısıyla örnek gösterilecek bir Beşiktaş yaratmak” ifadelerini kullandı.

Adalı, profesyonellerin daha önde olduğu futbol takımını yöneten bir ekip yapacaklarını belirterek, “Mevcut yönetimde bir ağabeyimiz sanki mevcut borcu biz yapmışız gibi ifadeler kullanıyor. Utanmasalar ‘Tabata’yı da Adalı aldı’ diyecekler. Bir gazetede Alves’i yazmışlar. Cezaevinde transfer mi yaptım? İki dönemde transfer ettiğimiz isimlerin toplamında 20 milyon euro bonservis bedeli ödemişim. Sayın Başkan’ın televizyonda açıkladığı transfer bütçesi iki yıl için yaklaşık 25 milyon euro. Sırf yıldız transfer olsun diye Beşiktaş’ın tek kuruşunu sokağa atmam, attırmam. Camiamızın arzu ettiği bir takım olacak” diye konuştu.

Eski başkan Yıldırım Demirören’den hesap sorup sormayacağıyla ilgili bir soruya da Adalı, “Hesap sormak doğru bir söylem değil. Demirören doğru yapmıştır yanlış yapmıştır. Ortada bir şey varsa oturup Yıldırım Bey ile konuşuruz. Varsa hesabı görürüz” diye yanıtladı.

Kulüpten alacaklarını hibe edip etmeyeceğiyle ilgili soru üzerine de Adalı, “Siz bu kulübe 1 kuruş da 10 kuruş da verseniz geri dönüşünü sağlıyorsunuz. Karşınızdaki insana ‘Hibe edecek misiniz?’ diye soramazsınız. Beşiktaş ne zaman düzlüğe çıkarsa öder, olmazsa ne yapalım. Beşiktaş’ın bir yerini satıp paramızı alacak halimiz yok” ifadelerini kullandı.

- Stat konusu

Stat konusunda kendisinin de Adanalı olan Kültür ve Turizm Bakanı ile görüşmeler yaptığını aktaran Serdal Adalı, şunları kaydetti:

“Biz bir camiayız, stat konusunda herkesin katkısı olacak. Ancak ‘Stadı ben yaptım, yapacağım’ söylemeleri çok doğru değil. 13 senedir stadı bekliyoruz. Bir takım izinler alınmadan, altyapısı yapılmadan seçime 15 gün kala stadı seçim şovu şekline getirmek doğru değil. Stadı yıkmak çok kolay, yapmak zordur. Yapma aşamasında bir takım devlet dairelerine takılırsa 14 ayda değil 64 ayda yine bitiremeyiz. Bizim itirazımız buna. Her şey tamamsa biz de gideriz yıkıma. Bunu seçim malzemesi haline getirirseniz Beşiktaş’a zarar verirsiniz. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız, başta Sayın Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bütün devlet büyüklerimiz stadı yapalım diye hoşgörü gösterdiler. Çok da rahatsız olduklarını biliyorum. Yarın bir gün bir şey çıktığında yine ‘Devlet yaptırmadı’ olacak. Bir oldu bittiye getirip sırf şov yapmak için niye yapıyorlar.”

Adalı, takımın stat inşaatı sırasında maçlarını nerede oynayacağı konusunda, “Türkiye’deki tüm statlar devletindir. Beşiktaş istediği statta oynar, bunu herkes bilsin” ifadelerini kullandı. Serdal Adalı, Anadolu’da maç oynayabilecekleri statlar konusunda bir değerlendirme yaptıklarını, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda mecbur kalmadıkça oynamak istemediklerini belirtti.

- Teknik direktör, sportif direktör, transfer konusu

Adalı, mevcut yönetimin seçime kısa bir süre kalmışken göreve sportif direktör getirmesini, teknik direktör ve futbolcu transferini doğru bulmadığını ifade ederek, bu düşüncelerini başkan Fikret Orman’a da ilettiğini bildirdi.

Serdal Adalı, “Biz de hazırlığımızı yapıyoruz ama hiç kimseyle de gidip durduk yerde imza atıp havadan söz vermiyoruz” diye konuştu. Adalı, adaylık sürecinde teknik direktör Mustafa Denizli ile görüşmesinin olmadığını açıkladı.

Beşiktaş’ın eski futbolcusu Ricardo Quaresma’yı getirmek isteyip istemediği sorusu üzerine de Adalı, seçilmeleri halinde Portekizli oyuncunun dönebileceği imasında bulunarak “Şu an bildiğim kadarıyla Dubai’de. Onu buradan yolcu ettiğim günden bu yana görüşemedik. Emek verdiğim bir insanın tekrar Türkiye’de oynayabileceğini, Beşiktaş’a faydalı olacağını ifade etmesi… Hocanın bir talebi olursa… Ezeli rakiplerimizden birisi, ben biliyorum 15 gündür yazılıyor çiziliyor, haber yollanıyor. Bizim beğenmediklerimizi insanlar beğeniyor” şeklinde ifadeler kullandı.

Basketbolda bir sponsorla anlaştıklarını bildiren Adalı, karşı taraf istediği için seçim sonuna kadar ismi açıklamayacaklarını ifade etti.
Transfer bütçesiyle ilgili soru üzerine de başkan adayı Serdal Adalı, “Yapılmış bir bütçe var. Kısmet olursa o bütçeyle çalışacağız. O bütçeyi görmeden rakamları telaffuz etmek istemiyorum. Çalışacağımız bütçeyi görürsek transfer bütçesini de ona göre ayarlayacağız. Ama 15 milyon avrodan fazladır, onu söyleyeyim” diye konuştu.

Murat Aksu ise eski başkan Yıldırım Demirören’den hesap sorma konusundaki soruya, “2010′da Demirören’e karşı aday olduk. Adaylıktaki en önemli söylemlerden biri hesap sormaktı. Ancak kongrede genel kurul üyelerimiz Sayın Başkan’dan hesap sorulmasını istemediği için bizi seçmedi. Fikret Orman seçilirken hesap soracağını açıkladı. Artık Demirören dönemi kapanmıştır, kendisi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’dır. Bizim karşımızdaki aday Orman’dır. ‘Hesap soracağım’ deyip, hesap sormayandan hesap soracağız. TFF Başkanı’nı kongreye çekmek yanlıştır. O dönemler geçmiştir” diye konuştu.

Yazildigi Tarih Mayıs 31st, 2013 , Avrupa Yakasi Escort Tags: , , , , , , ,
 istanbul escort escort istanbul bayan escort izmir escort bayan escort bayan escort ankara izmir escort escort izmir izmir eskort bayan escort eskort gaziantep escort antalya escort escort antalya antalya escort ankara escort izmir escort escort izmir